![](http://i254.photobucket.com/albums/hh92/eblogtemplates/polaroid/ico-hdr1.gif)
ÇELİŞEN ÇELİŞKİLER
NİHAVENT LONGA YD
Arkadaşım benden yazmamı istediği zaman çekindim işin aslına bakarsanız. Hem istiyordum hem de ne yazacağım diye düşünüyordum. Okul dergilerindeki birkaç yazının dışında yazmışlığım yoktu. Biliyordum ki yazanlar, yazmadan duramayanlardı. Zaten “Baştan ne yazacağım sorusunu soruyorsam demek ki yazmaya da yeteneğim yoktur” gibi bir tespiti çoktan yapmıştım
Boş sayfaya sanırım yarım saat kadar baktım. Düşüncelerimi toparlamaya ve bahsi çok geçen ilham perisini beklemeye başladım. Biliyordum, birden beynimin içine zıplayacak (Neden bilmem ama her zaman ilham perimi; tombiş, ufacık tefecik ama rahatlıkla zıplayan bir kadın olarak hayal ediyorum) “İşte ben geldim, başla…” diyecekti ve ben ardı arkası kesilmeden yazacaktım. “Tam da bunları düşünürken geldi” diyeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Baktım gelmiyor dedim ben başlayayım belki sonra bir ışık görür de bende, nezaketen uğrayıverir.
E önce bir merhaba yazısı olmalıydı. Yazıların teknik kısımlarını da biliyordum.Giriş gelişme sonuç yapacaktım.Hepsi tamamdı ama bir yazacağım konu eksikti.Yazarak rahatlayan biri olmadım ki şimdiye kadar. Vardır öyle tanıdıklarım. Ruhlarındaki her durumu kağıda dökerler. Rüzgârın sesi, dalın çıtırtısı, kuşun ötüşü, yağmurun camdaki sesi, tarağın saça değdiğinde çıkardığı ses (Çıkarıyor mu bilmiyorum denemek lazım), otun, çiçeğin kokusu börtü böceğin dokusu vs. onlara ilhamdır. Bütün bunlar bana “Aa ne güzel bir manzara, harika! Haydi bir fotoğraf çekeyim…’’den öte bir his bırakmıyordu.
Çelişkiler dedim de aklıma geldi Maskelerimiz varken çelişkilerimizin olmadığını söylemek pek gerçekçi bir yaklaşım gibi görünmüyor. Olduğumuzu sandığımız kişiyle gerçekte olduğumuz kişi çelişkilerin en zorlusu gelir bana her zaman. Cimriyizdir aslında ama cimri olmadığımızı düşünürüz. Bir de üstüne cömertlik nutukları atarız. Konu tekrarı yapıyoruzdur belki de kendimize; tekrarların, işimize yarayacağını düşündüğümüzden.
Kendimizi tanımak adına içimizdeki benle konuşurken çelişkilerimizi itiraf etmek ne kadar ağır gelir değil mi? Bilenler bilir; bir başkasının söylemesine fırsat vermeden kendimizin, aslında, çok cimri biri olduğunu söylemek, bunu “İçimizdeki ben…’e” itiraf etmek sanırım duygularımızın törpülenmesi gereken kısımlarının da tespitidir aynı zamanda.
Kendimi tanıdığımı düşündüğüm her dönemde beni yine şaşırtan ruhumu tebrik etmek istiyorum. Zira kendisi bu konuda öyle çeşitlilik gösteriyor ki; hedef bulup, nokta atışı yapmak mümkün olmuyor.
Yetiştiğimiz ortam, kendimizi geliştirme kapasitemiz, algılarımız, yorumlarımız, sezgilerimiz, kıramadığımız kalıplarımız, yargılarımız gibi daha çok ekleme yapabileceğimiz etkenler, birlik olup, bizi kendimizden uzaklaştırıyor. Mesela başkalarının pencerelerinden kendimize baktığımızda, onların bizi gördüğü şekilde görmek yerine, görmesini umduğumuz şekilde gördüklerini düşünüyoruz. Bu düşünce doğrultusunda da biz olmak istediğimiz kişiye doğru gitmek yerine, olduğumuzu sandığımız kişiye doğru, yol alıyoruz. İşte bu uzaklaştırma eylemlerinin sonucunda da çelişkilerle dolu bir yolculuk bekliyor bizi.
Kendimizi olduğumuz gibi görmemize ve ifade etmemize engel teşkil eden bu çelişkilerin çeldiriciliğini, ne kadar aza indirirsek, o kadar yakınlaşıyoruz gerçek kendimize.
“Kendimizi bilmek” Tamam! İşte buldum yazacağım konuyu. Nihayet seke seke, zıplaya zıplaya geldi ilham perim.
Yasemin Demircioğlu
0 yorum:
Yorum Gönder