kimiz ki biz?

Bizler, aslında sizlerden biriyiz. Hepimiz kendi hayat hikayemizin kahramanlarıyız. Başrolde kalabilmek için elimizden geleni yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz. Hepimiz birer abanoz ağacıyız. Kökleri toprağa sımsıkı sarılmış, masmavi gökyüzüne dallarını uzatmış birer hayat ağacıyız. Bu hayat ağacı ormanında sizlerinde daima gökyüzüne uzanan şanslı ağaçlar olmanızı dileriz.

söz uçar, yazı kalır

Yeryüzündeki her ağacın bir hikayesi vardır. Bu blogda yer alan her abanozunda öyle.. Abanozlar kendi hayat hikayelerini yazarlar. Kök saldığımızı sandığımız bu güzel ormandan ayrılmadan önce, ruhumuzu verdiğimiz her bir abanoz ağacının anlatacak çok hikayesi olacak. Bizi takip etmeye devam edin.

BİR KADININ HALETİ RUHİYESİ : BÜTÜN AŞKLAR NEDEN TATLI BAŞLAR ?

"Bundan bir kaç ay önce, böyle bir maceraya atılacağını söyleseler asla inanmazdı . Hayır, hayır karşı olduğundan ya da kınadığından değil. Sadece defalarca benzerini dinlediği senaryonun bir gün kendi başına geleceğini hiç düşünmediği için. Hayat zaten yoğun bir koşturma içinde geçip gidiyorken, uyumadan önce biraz kafasını dağıtıp, bir iki tanıdık ile sohbet etmek için bilgisayarını açardı. DahiL olduğu sosyal paylaşım sitesinde daha önce de ona bir şeyler ima eden ya da dostça sohbetlerden, adına methiyeler dizilen bir serenada dönüşen yazışmalar yaptığı olmuştu. Bu insanların bir kısmını daha önce bir kaç kez görmüş, büyük bir kısmını ise sadece fotoğraf ve yorumlarda yazılan kısa konuşmalardan tanıyordu. Çoğunlukla tanımadığı insanlarla sohbete girmek gibi bir adeti olmasa da, konu kişisel veya özel değilse yorumlara cevap yazmaktan çekinmezdi.



Son zamanlarda sık sık arkadaş grubundan, sosyal paylaşım sitelerinden tanıştıkları insanlarla keyifli buluşmalar ve hatta başarılı ilişkiler kurduklarına dair hikayeler dinliyordu. Bunları hiç bir zaman garipsememişti. Hatta çoğunun başarısını takdir bile etmişti. Ama şimdi anlıyordu ki, o öyküleri dinlerken hiç içselleştirme ihtiyacı duymamıştı, çünkü kendisi için asla hayal ettiği bir şey değildi.  Arkadaş listesinde henüz yüz yüze görmediği insanlardan bir kaçıyla seviyeli ve kişisel olmayan konularda yazışmaları vardı. Böyle bir ortamda uzaktaki insanlarla bile fikir paylaşımında bulunmak heyecan verici bir deneyimdi.  Normal şartlar altında asla  bir araya gelmemiş ve belkide gelmeyecek insanların düşüncelerini herşeye ulaşabiliyordu.  İnternetin gücü gerçekten  şüphe götürmezdi. Bu arkadaşlarından bir tanesiyle sosyal paylaşım sitesinin duvarında süregelen söyleşiler zamanla özel mesajda devam etmeye başlamıştı, ama konu bir erkek ve bir kadın arasındaki diyalogdan çok uzak, tamamen beyin fırtınası ve fikir alışverişi üzerine geliştiğinden herhangi bir çekince hissetmiyordu.



Ta ki bir gün, “aslında keşke bunları karşılıklı konuşabilseydik” yazan bir mesaj alana kadar.  Bunca zamandır fikir alışverişi yapılan bir insanlar, bir kahve içip yüzyüze sohbet etmek aslında hiç de ters bir durum değildi düşününce. Hatta bu fikir hoşuna bile gitmişti, bu kadar ortak bakış açısına sahip bir dostla sohbet etmeyeli oldukça uzun bir zaman olmuştu. Tabii eğer evli bir kadın olmasaydı. Bu durumda biri onları görebilir ve bunun aslında sadece fikir alışverişi yapmak için gerçekleşmiş bir buluşma olmadığını düşünebilirdi. O ana dek bu arkadaşlığı değerlendirirken, evliliği ile ilgili bir şey düşünme ihtiyacı hissetmemişti, ama şimdi sadece bir kahve ve güzel bir sohbet teklifi karşısında evli olduğunu hatırlamak zorundaydı.



Evliliğine dışarıdan bakıldığında ters giden bir şey yoktu aslında.  Zaten her şey o kadar hızlıydı ki hayatta, değil günlerin, yılların bile ne kadar çabuk tükendiğini farketmiyordu bile. Evlenmeden önce yapmaktan keyif aldığı pek çok şey için zamanı kalmamıştı artık ve sadece keyifli bir sohbet bile bunlardan biriydi. Evlenmeden önce eşiyle haftanın bir iki gecesi dışarıda birlikte geçirirlerdi. Eşinin ona hayran bakışları ve anlattığı her şeyi keyifle dinlemesinden büyük bir mutluluk duyardı. Ancak evlendikten sonra sürekli anlatanın kendisi olduğunu farkedebilmişti. O güzel sohbetleri düşündüğünde neredeyse bütün seslerin kendisine ait olduğunu çok sonra anlayabilmişti. Evlilikleri boyunca neredeyse her akşam birlikte olmalarına rağmen, artık hiç konuşamıyorlardı.  Çünkü eşi yorgun argın eve geliyor, hemen televizyonu açıyor ve yemekten yatana dek televizyon izliyordu.  İlk zamanlar bu süreç içerisinde yine eskisi gibi ona bir şeyler anlatmayı denese de, bundan artık kendisinin de keyif almadığını ve artık konuşurken yüzüne bile bakmayan kocasına karşı içinde derinleşmeye başlayan bir öfke biriktirmeye başladığını farketmişti.  Bu uyanışın ardından, o da bir şeyler anlatmayı bırakmış ve yıllar içinde sadece evcilik oyununu sürdürmeyi başaran bir çift olarak kalmışlardı. Bunca yıl sonra aslında hiç bir şey paylaşmadıklarını  düşünüyordu şimdi bilgisayarın başında oturuken.



Gözlerini ekrandaki teklife dikmiş, hızlıca akıp giden düşüncelerini kontrol etmeye çalışıyordu. Yine de kendisine ve düzenine zarar verecek bir şey yapmak onu korkuttuğu için, bu teklifi görmezden gelmeye karar verdi. İlerleyen günlerde karşı tarafında ısrarcı bir tavrının olmaması onu rahatlatmıştı. Böylece memnun olduğu ve giderek daha fazla keyif aldığı sohbet arkadaşını da kaybetmemiş oluyordu.



Görüşme teklifine bir yanıt alamamış olsa da, sonraki günlerde gelen mesajların içeriğinde zaman zaman kendi hayatından ve kendinden örnekler vererek “Ya sen?” diye biten cümleler yer almaya başlamıştı. Her verdiği cevabın ardından ortaya çıkan benzerlikler giderek ikisini de şaşırtmaya başlamış ve birbirilerine duydukları merak da artmaya başlamıştı. Bir hafta boyunca neredeyse her gün kendilerinden bahseden mesajlar yazarak geçirdiler. Ortaya çıkan tablo gerçekten çok uyumlu ve anlaşan bir ikili olabileceklerini gösteriyordu.  Artık sadece oyalanmak için değil, onunla konuşmak için bilgisayar başına geçmeye başlamıştı. Paylaşılanlar çoğaldıkça, karşı tarafın ona olan ilgi ve hayranlığının artmasından hoşlanmaya başlamıştı.  Bu hayranlık kısa bir sure sonra takdir ve iltifata dönüşmeye başladığında yıllardır hissetmediği o çocuksu heyecanların içerisinde buluverdi kendini. Bunu görmezden gelmek ve hayatın içinde yok saymak giderek zor olmaya başlamıştı. Görüşme teklifi yinelendiğinde yine bilgisayarın başında evliliği ve bir fincan kahve eşliğinde yapılacak sıcak bir sohbetin arasında çelişirken buldu kendini.



Bu defa karar vermek daha zordu, çünkü hayatında hiç görmediği bir adam onun “ruhuna erişmeyi” başarmıştı. Hem de onun hiç bir çaba göstermesine gerek kalmadan. Neredeyse hemen her konuda aynı fikirdeydiler, benzer şeylerden hoşlanıyorlardı. Zaman zaman dertleşmeye de dönen sohbetlerin sonucu daima onu anladığını ifade eden cümleler duyuyordu. Öyle ki o daha söylemeden karşı taraf ne hissetiğini bildiğini gösteriyor ve tam da duymak istediği şekilde onu teselli ediyordu.



Ve şimdi bu adamla sadece bir fincan kahve içmek kararını vermek için sanki evliliğinden vazgeçmesi gerekmiş gibi bir karmaşa yaşıyordu. Bu defa sessiz kalmanın bir işe yarayacağını sanmıyordu, çünkü arkadaşlıkları çok ilerlemişti. Aklına redetmek için herhangi mantıklı bir bahane de gelmiyordu. Çünkü istediği zaten bu değildi. Ne yapmalıydı?



Ya bu adamı gördüğünde bir fincan kahve içmek dışında şeyler de hissederseydi. Sanki şimdiden hissetmiyor muydu? Hah! Işte bu çok komikti aslında. İnsan hiç görmediği birine aşık olabilir miydi sahiden? Yok canım bu sadece kendi başına yarattığı bir ilizyondu. Aslında hiç görmemiş sayılmazdı tabii, sitedeki fotoğraflarından onu fazlasıyla incelemişti. Kalabalıkların içinde bile yüzünü seçecek kadar uzun bakmıştı o resimlere. İyi de gerçek hayat böyle bir şey değildi ki ! Üstelik o evliydi. Bu görünüşte bir kahve sohbet randevusu olsa da, bu şekilde devam eden bir sohbet arkadaşlığı için aslında bir adım atmaktı. Neye adım atmak? Buluşmak bir aldatmaysaydı eğer, o zaman bunca zamandır  hissettikleri ve paylaştıkları neydi? Asıl aldatmak böyle bir şey diye düşünüyordu. Sonra da “Saçmalama! Henüz bir şey yaşamadık ki !” diye azarlıyordu kendini. Evet, henüz.."



Bundan sonrasının ne olacağına siz karar verin. Çünkü aslında bundan sonrasında olabilecekler başlıbaşına bir kitap konusu olabileceği gibi tek bir kelime de olabilir. Ama değişmeyen ve değişmediği halde bir türlü anlaşılamayan bir gerçek var ki biz kadınlar hakkında, o da ruhumuza dokunulmasının, bedenimize dokunulmasından daha önemli olduğu gerçeği. Bedensiz ve sadece düşünceleri ile bir erkeğe aşık olabilecek  kadar önemli bizler için kelimeler.



Belki de bu yüzden bir çok kereler doğru kelimelerle ruhumuza dokunabilen, yalnış erkeklerin peşinden gitmişliğimiz vardır pek çoğumuzun. Çünkü hiç birimiz bir kere ruhumuza dokunuldu mu, o kelimelerin gerçek olup olmadıklarını tartmayız.



Duyduğumuz veya okuduğumuz o kelimeler öylesine büyüler ki bizleri, bir çoğu sadece bedenimize dokunmak için soylenmiş olsa bile, o ender bulunan ruhumuza dokunuş anının büyüsünü bozmamak için görmezden geliriz içimizdeki garanticiyi.



Oysa bir yandan da kendimizi garantide hissetmeden mutlu olmayan bir yanımız daha vardır. Ruhumuza dokunan erkeğe koşulsuz bir teslimiyet hissinden hemen sonra ortaya çıkan bu garantici tarafımız, esareti sağlanmış veya bedenine çoktan dokunulmuş bir kadına artık güzel söz söylemekten çoktan vazgeçmiş bir erkeği hırpalamaya başlar. Çünkü ruha dokunan kelimeler rutin bir hale gelmeye başladığında veya sona erdiğinde, sıra bu inanılmaz duygunun devam etmesini garanti altına alma hedefiyle doldurur içimizi. 



İşte erkeklerin başlangıçta koşulsuz teslimiyet halindeki kadının zaman içinde nasıl bir amazona dönüştüğünü veya bir anda başka bir erkeğe doğru gittiğini anlayamaması bundandır. Kendinde olmayıp o erkekde olan yegane şey o tatlı başlangıçtaki ruha dokunma meselesidir, hepsi bu.

E çünkü bütün aşklar tatlı başlar…




TEACHER : Anne Sullivan, Gerçek bir Hikaye

TEACHER
ANNE SULLIVAN


Helen Keller

Bebeklik çağından itibaren kör-sağır ve dilsiz olması, onu pek çok meslektaşından ayıran önemli özelliğidir. Özrüne rağmen başardıkları, onu efsanevi bir kişilik haline getirmiştir. Beş lisan bilen, bisiklet, kano ve yelkenli ile gezintiye çıkan, yüzen, satranç oynayan Helen Keller, yazdığı makaleler ve bir dizi kitapla kendisini özürlülere yardımcı olmaya adamıştır. Başta Amerikan Görme Engelliler Vakfı olmak üzere çok sayıda organizasyonda görev almış ve görevleri nedeniyle dünyanın pek çok yerine seyahat etmiştir.

27 Haziran 1880 günü Alabama kırsalında küçük bir kasabada (Tuscumbia) Yüzbaşı Arthur Henley Keller ve Kate Adams Keller'ın kızı ve sağlıklı bir bebek olarak doğan Helen Keller, on dokuz aylık iken geçirdiği bir ateşli hastalık sonucu görme, işitme ve konuşma yetilerini yitirdi.

Çok huysuz ve bakımı zor bir çocuk haline gelen Helen'in ailesi çok zor duruma düşmüştü. Helen 6 yaşında iken Charles Dickens'in Genel Okur için Amerikan Notları adlı eserini okuyan annesi Kate Keller, başka bir kör ve sağır çocuk olan Laura Bridgman için yapılanlardan etkilenmişti. Bunun üzerine Baltimore'da bir uzman doktorla görüşmeye gittiğinde Helen'in bir daha asla görme ve duyma yetilerine kavuşamayacağı bilgisi teyit edilmişti ancak doktor, çocuğun eğitilebileceğini, bunun için sağır çocuklarla çalışan bir uzmanla görüşmelerini önerdi.

Böylece Helen'in ebeveynleri Graham Bell ile temas kurdular. Graham Bell, telefonun icadından sonra kendisini sağır çocukları eğitmeye adamıştı. Bell, aileye Perkins Enstitüsü ve Massachusetts Sağırlar Evi ile görüşerek bir öğretmen bulabileceklerini belirti. Böylece efsanevi öğretmen Anne Mansfield Sullivan ile tanıştılar. Kendisi de çok az görme yeteneğine sahip olan ve aynı kurumda eğitim görmüş bulunan Anne Sullivan, Hellen'a okuma - yazmayı, konuşmayı öğretti ve normal bir eğitim almasını sağladı.

Helen'in öğrenmeye başlaması, yaşamının ilk on dokuz ayında zihninde yer etmiş "su" sözcüğünden yola çıkarak başladı. Öğretmeni Anne Sullivan, Hellen'i bir su pompasının yanına götürüp elini oraya tutmuş ve hemen ardından eline "su" sözcüğünü yazmıştı. Bu ilk sözcüğü takip eden bir kaç saat içinde Helen, 30 yeni sözcük daha öğrenmeyi başardı. Perkins Enstitüsü, Hellen'in başarılarını kamuoyuna duyurduğunda Helen Keller, tüm dünyada tanınan bir karaktere dönüştü. Gençlik yıllarından arkadaşı Mark Twain, onun ünü hakkında şöyle dedi: Sezar, Büyük İskender, Napolyon, Homeros, Shakespeare ve bütün ölümsüzlerle aynı kulüpte buluşan insan. Bundan bin yıl sonra da en az bugünkü kadar ünlü olmaya devam edecek.

Helen Keller, 1890'dan itibaren konuşma dersleri almaya başlamıştı; ancak çok çabalaması, farklı kişilerle birlikte farklı teknikler deneyerek çalışmasına rağmen konuşması ancak Anne ve birkaç yakınının anlayabileceği sesler çıkarmak seviyesine gelebildi.

Helen Massachusetts'da körler okulunda, New York'ta sağırlar okulunda okuduktan sonra eğitimini Massachusetts'da, Anne ile birlikte 1896'da gittiği Cambridge School for Young Ladies adlı okulda sürdürdü. 1900'de ise günümüzde Harvard Üniversitesi ile birleşmiş olan, kadınların devam ettiği Radcliffe College adlı yüksek öğrenim kurumuna devam etti. Eğitimi boyunca ve yaşamının geri kalanında yanında Anne Sullivan vardı. Bu okuldaki zorlu çalışma, Anne'nin gözlerinin daha da bozulmasına yol açmıştı. Helen, 1904 yılında mezun olduğunda lisans derecesi alan ilk kör-sağır kimse ünvanını kazandı. Resmi eğitimi burada bitse de hayatı boyunca pek çok üniversiteden onursal doktora derecesi aldı.

Üniversite eğitimi sırasında Helen, hayat hikâyesini kaleme aldı. Hem normal, hem braille daktilosu ile yazdığı bu kitabı 1903'te yayımladı. Başlangıçta çok satılmasa da "Hayatımın Öyküsü" adlı bu kitap, sonradan bir klasik halini aldı. Kitaplarının en popüleri olan Hayatımın Öyküsü, 50 dile çevrildi.



Hellen Keller ve Anne Sullivan

Bu ilk kitabın yayımlanmasını sağlayan tanınmış sosyalist eleştirmen John Albert Macy ile çok iyi dost oldu. 1905'te John Albert Macy ile evlenen Anne, Anne Sullivan Macy adını aldı. Evlilik, öğrenci-öğretmen ilişkisini fazla değiştirmedi. Helen artık Macy çifti ile birlikte Massachusetts'da yaşamaya başladı. Helen Keller, bu dönemde çevresindeki dünyayı nasıl algıladığını anlatan "Yaşadığım Dünya" adlı kitabını yazdı. Sosyalist düşünce ile tanışması da aynı dönemde John Macy sayesinde oldu ve 1909'da Massachusetts Sosyalist Partisi'e üye oldu. 1913'te sosyalizm hakkındaki makalelelerini "Karanlığın İçinden" adlı kitabında topladı ve siyasi eğilimi böylece herkes tarafından öğrenildi.

Helen ve Anne takip eden yılları dünyayı gezip konuşmalar yaparak geçirdiler. Deneyimleri ve inançları hakkındaki konuşmaları, kalabalıkları çok etkilemekte idi. Konuşmalarda, Helen'in sözlerini Anne sözcük sözcük açıklıyor ve sonra soru-cevap kısmına geçiliyordu. Geçimlerini bu konuşmalar ile sağlamakta idiler ancak 1918'ten itibaren talep azalınca, bir vodvil sergilemeye başladılar. Helen'in ilk defa "su" sözcüğünü anladığı anı gösteren bu gösteri çok ilgi çekti. Hollywood'dan film yapma teklifi gelince hemen kabul ettiler ve Hellen'in hayatını anlatan bir film çekildi. Ancak Helen, 1919'da yapılan bu filmi hiç beğenmedi ve film beklenen maddi kazancı da getirmedi. Helen ve Anne vodvil turneleri ile hayatlarını kazanmaya devam ettiler.

1918'de üçlü New York'a yerleşti. Turneler devam etmekteydi ve kazandıkları hatırı sayılır miktarda para Amerikan Görme Engelliler Vakfı'na gelir olmaktaydı. Helen Keller, toplanan bağışlarla kör insanların ailelerinin yaşam koşullarını iyileştirmeye büyük katkıda bulundu.

1921'de Helen'in annesi Kate hayatını kaybedince tek yardımcısı olarak Anne kalmıştı. Ne var ki o da aynı yıl hastalandı ve 1922'de yaşadığı bronşit yüzünden sadece fısıldayarak konuşabilir hale geldi. Böylece Helen, sahnede yalnız kaldı. 1914'te onlarla sekreter olarak çalışmaya başlayan Polly Thomson, Anne'nin rolünü üstlenince bu güçlük aşıldı ve şovları yoluyla vakıf için kaynak sağlama işi sürdü. 1931'de İngiltere Kral ve Kraliçesi ile de tanıştılar.

Bu yıllarda Anne'nin sağlığı gittikçe kötüleşmekte idi. 1914'ten beri ayrı yaşıyor olmalarına rağmen 1932'de John Macy'nin hayatını kaybetmesi onu daha da sarstı ve 1936'da yaşamını yitirdi. Anne'nin ölümünden sonra Helen, Polly ile beraber Connecticut'a yerleşti. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Helen ve Poly, çalışmalarını sadece Amerikalı görme özürlüler için değil, tüm dünyadaki görme özürlüler için sürdürdüler; Japonya, Avustralya, Güney Amerika, Avrupa ve Afrika'ya gittiler. Onlar uzaklardayken evlerinde çıkan bir yangın, Helen'in üzerinde çalışmakta olduğu son kitabı "Öğretmen"'i yok etmişti. Bu kitapta Helen, Anne Sullivan'ı anlatmaktaydı.

1953 yıllında Helen Keller'in hayatı hakkında bir belgesel film yapıldı. "The Unconquered" adıyla çekilen film, daha sonra "Helen Keller in Her Story" adını aldı ve 1955 yılında "En İyi Uzun Metrajlı Film" dalında Oscar ödülü kazandı[1]. Helen, bu filmden sonra yeniden kitabı "Öğretmen" üzerinde çalışmaya başladı ve 1955'te yayımladı.

Polly Thompson, 1957'de geçirdiği kalp kirizinin ardından tam olarak iyileşemeyerek 1960 yılında hayatını yitirdi. Külleri, Washington DC'de Anne Sullivan'ın mezarının yanına gömüldü. Son yıllarında Polly'e bakan hemşire Winnie Corbally, Helen'in yardımcılığı görevini üstlendi.

1957'de Mucize İşçi adlı drama ilk defa gösterildi. Çocuk Helen'le iletişim kurmayı başaran Anne Sullivan'ı anlatan bu drama ilk önce ABD'de bir televizyon oyunu olarak sergilendi. 1959'da bir Broadway oyunu olarak yeniden yazıldı ve iki yıl boyunca çok ilgi çekti. 1962'de kendisi hakkında biyografik bir film olan The Miracle Worker çekildi. Bu filmde Anne'yi (Anne Bancroft) ve Hellen'i (Patty Duke) canlandıran oyuncular Oscar kazandı.

1961'de ilk kalp krizini yaşayan Helen, sosyal yaşamdan uzaklaştı. Katıldığı son etkinlik Washington, D.C.'deki Lions toplantısı oldu. Washington'a bu gidişinde Başkan Kennedy tarafından da Beyaz Saray'da ağırlandı.

Sosyal hayattan uzaklaşsa da Helen Keller unutulmamıştı ve 1964'te ulusun en büyük sivil madalyası olan Özgürlük Madalyası'nı Başkan Johnson'dan aldı. 1 Haziran 1968'de uykusunda iken hayatını kaybetti. Külleri Anne Sullivan ve Polly Thomson'ın yanına gömüldü

Alıntı : Vikipedi

Kuzin Abla

KİŞİLİĞİNİ ÖĞRENMEK İSTEYEN PARMAK KALDIRSIN…

Kitap okumayı seviyorum. Yine bir tane daha okudum ve sizlerle paylaşmadan edemedim.

KİŞİLİĞİNİZİ TANIYIN. Yazarı Florence Littauer. Okuması gayet kolay, akıcı ve okurken “aaaa bu ben, bu falanca” dediğiniz yerlerle karşılaşıyorsunuz. Kitap kişilikleri tanımak üzerine yazılmış. Kişilikleri tanıdıktan sonra da onlara karşı nasıl davranılması ya da davranışlar karşısında bizim tutumlarımızın ne olması gerektiği üzerine yoğunlaşılmış. Gerçekten etkileyici…

Kitap öncelikle bir testle başlıyor. Okumaya başlamadan önce bu testi yapıyorsunuz ki, kişiliğinizi tespit edip ona göre yola devam edin diye. Açıkcası benim tahmin ettiğimden farklı bir kişilik çıkmadım. Ama bu kişiliğin olumlu ve olumsuz taraflarını okumak da ayrı bir keyif verdi. Diğer kişilikler için de aynı şey geçerli tabi…

Bu basit test sonucunda 4 temel kişilikten biri çıkıyorsunuz.

Popüler Optimist
Melankolik
Güçlü Klorik
Barışçıl Soğukkanlı

Çıkan sonuçlar birbirine yakın da olabiliyor. Temel kişilik özelliğinin yanında, daha az puanlının da özelliklerini taşımak mümkün. Örneğin, Güçlü Klorik-Popüler Optimist bir yapınız olabilir. Güçlü Melankonisi olan bir Popüler Optimist de sizin yapınızı tarif edebilir.

Karakter Özellikleri

Popüler Optimistler: Özetle dışadönük, konuşkan ve iyimser olarak tarif ediliyorlar. Cana yakın, espri yeteneği, neşe kaynağı, hisli ve duygularını gösteren, neşeli ve coşkulu, bugünü yaşama, değişken ruh hali, çocuk ruhluluk özellikleri içinde yer alıyor.

Anne baba olarak evde eğlenceli ortamlar yaratan, çocuklarının arkadaşları tarafından sevilen, eğlence konusunda lider kişiliklerdir.

İş yaşamında, işler için gönüllülük, yeni şeyler düşünüp üretebilme yeteneği, her zaman iyi görünüm, başladığı işe dört elle sarılma, enerjik ve istekli olması öne çıkan özelliklerden.

İnsanları seven, kolayca iletişim kurabilen, heyecan verici, kin beslemeyen, sıkıcı anları engelleyebilen, spontan etkinlikleri seven kişilikler olarak tanımlanıyorlar.

Melankolikler: Kısaca içe dönük, düşünceli, karamsar olarak tanımlanırlar.Derin düşünceli, analitik, dahi özellikli, yetenekli ve yaratıcı, artistik ve ahenkli, filozofik ve şiirsel, güzelliğin değerini bilen, başkalarına karşı duyarlı, dürüst ve vicdan sahibi, fedakar ve idealisttirler.

Ana baba olarak yüksek standartları olan, her şeyin doğru olarak yapılmasını isteyen, düzenli, diğerlerinin isteklerini kendilerinkilerden üstün tutan, yetenek ve bilgi edinmeyi cesaretlendiren yapıları vardır.

İş hayatında programlı, mükemmeliyetçi, detaycı, düzenli ve organize olmuş, temiz, derli toplu, sorunları görüp çözümler üretebilen, başladığı işi bitiren, liste, grafik, figür ve planları seven kişiliklerdir.

Arkadaşlık ilişkilerinde itina ile seçen, arka planda kalıp dikkat çekmeyi sevmeyen, güvenilir ve bağlı, sorunlara çözüm bulan ve ideal eşi arayan insanlardır.

Güçlü Klorikler: Dışa dönük, yapıcı ve iyimser olarak tanımlanırlar. Lider doğarlar, dinamik ve aktiftirler. Değişime zorunlu olarak ihtiyaç duyan, yanlışları düzeltme ihtiyacı hisseden, kararlı ve güçlü istekleri olan, duygusuz, kolay hayal kırıklığına uğramayan, kendine güveni her halinden belli olan, elinden her iş gelen insanlardır.

Ana baba olarak, doğru ve haklı liderlik gösterirler. Hedefleri saptayıp, aileyi harekete geçirirler. Doğru cevapları bilip aileyi organize ederler.

İş yaşamında ise, hedef koyarak çalışan, tüm olan biten gören, iyi organize olan, pratik çözümler üreten, çabuk uygulamaya geçen, harekete teşvik eden, zorluklar karşısında başarılı olan kişilik özellikleri taşırlar.

Fazla arkadaşa ihtiyaç duymadan grup içinde olmaya daha yatkın tiplerdir. İnsanları idare etmedeki becerileri onları genellikle haklı çıkarır ve acil durumlarda soğukkanlılıklarını koruyabilirler.

Barışçıl Soğukkanlılar: İçe dönük, olaylara seyirci, karamsar olarak bilinirler. Baskın olmayan kişilik, rahat ve yumuşak başlılık, sabır ve dengeli davranışlar, tutarlı hayat, sessiz ve esprili karakter, sempatik ve kibar davranışlar, duyguları belli etmeme, hayatla barışık olma ve her durum insanı olma temel kişilik özelliklerindendir.

İyi bir ana baba olurlar. Çocuklarına zaman ayırırlar. İyi ve kötüyü sineye çekip, kolay üzülmezler.

Düzenlilik ve yetenek, barışçıl ve hemfikir olmak, yönetici yeteneği, sorunları enine boyuna düşünme özelliği, anlaşmazlıkları önleyebilme yeteneği, zor şartlar altında çalışabilme barışçıl soğukkanlıları işteki davranışlarını tanımlar.

Arkadaşlarıyla kolay iletişim kurarlar. Kimseye zararı dokunmaz, iyi bir dinleyicidirler. İnce mizah anlayışları vardır, insanları incelemeyi severler. Çok arkadaşları olur ve ilgili ve merhametlidir.

Şimdi de sırasıyla kişilikleri tek tek ele alalım…

Popüler Optimistler…

Hayat popüler optimistler için eğlence, eğlence, eğlence, demek. Kara bulutları dağıtmak için birebirler. İnsanlarla birlikte olmayı seven popüler optimistler her işi eğlenceye dönüştürüler. Çok fazla beceri ya da yeteneğe sahip olmasalar bile çok eğleniyor görünürler. Bir sürü hayranları vardır. Yılbaşı hazırlıkları, partiler vs. tam onlara göre işlerdir. Bir anne popüler optimist evi çocukları için eğlenceli ve çekici mekanlara dönüştürürler. Özetle cazip kişiliklerdir… ciddi anlamda konuşkan ve neşe kaynağıdırlar. İsim, olay, tarih ve yerleri çok iyi hatırlamıyor olabilirler ancak hayatın renkli detaylarını hatırlamakta üstlerine yoktur. Bu özelliklerinden dolayı da etraflarında sürekli bir dinleyici kitlesi bulunur. Haliyle sahnede iyi olmaları da kaçınılmazdır. İçlerindeki çocuk ruhu, yaşlansalar bile ölmeyecektir. Yapılacak işler için gönüllü olup, diğerlerinin katılımını sağlamakta da ustadırlar.

Melankolikler…

Organize olmak için ihtiyaç duyulan kişiliklerdir. Derin düşünceli ve çözümleyicidirler. Amaçları konusunda ciddi, düzene ve organizasyona düşkün, güzelliğin ve zekanın takdircisi olan kişilerdir. Melankolikler insanlığın ruhu, aklı ve kalbidirler. Zeki ve entelektüel olup yetenekli ve yaratıcıdırlar. Listeler, grafikler, figürler, planlar melankoliklerin işidir. Detaylar çok önemlidir, düzenli ve organize olmuş kişilerdir. Mükemmeliyetçi ve yüksek standartlara sahiptirler. Müsrifliği sevmezler. Diğer insanlarla ilişkileri iyidir çünkü merhametlidirler. Hayatta ideal eşi arayan insanlardır.

Güçlü Klorikler…

Hareketlenmek için Güçlü Kloriklere ihtiyaç vardır.Tipik sözleri, kontrol, irade, komutan yönetmek… Lider doğarlar, kriz anlarında denetimi ellerine alırlar. Doğru olmayan her şeyi değiştirme ihtiyacı duyarlar ve düzeltmek için de hemen harekete geçerler. Sıradan ve uyuşuk olamazlar aksine olaylarla ilgili ve güvenilirdirler. Kararlı olup güçlü istekleri vardır. Güçlü Klorikler karakterleri anlayarak hareketlerini sınırlandırmalıdırlar, böylece diğerleri onların yeteneklerinden hoşlanır ve kırılmazlar. Ellerinden her iş geldiği için, hedefe yönelik hareket ederler ve iyi organize olurlar. Zorluklar karşısında başarılı olurlarken az arkadaşa ihtiyaç duyarlar. Acil durumlarda soğukkanlılıklarını kaybetmezler.

Barışçıl-Soğukkanlılar…

Her birimiz Popüler Optimist olarak yaratılmadık, çünkü çok fazla eğlenirdik ama düzenimiz olmazdı. Her birimiz Güçlü Klorik olarak yaratılmadık, çünkü peşimizden gelecek kimse olmazdı. Her birimiz Melankolik olarak yaratılmadık, çünkü işler yolunda gitmediğinde hepimiz kederlenirdik. İşte Barışçıl-Soğukkanlılar, diğer üç karakterin duygularına tampon olmaları ve dengeyi sağlamaları için özel insanlar olarak yaratıldılar…

Barışçıl-Soğukkanlılar dengeli insanlar olup, hayatı uç noktalarda yaşamazlar. Arkalarına yaslanıp, kendilerinden yardım istenmesini beklerler. Her zaman sakin, kontrollü, asla atılgan değiller, mantıklı, sabırlı uysal ve güvenilirdirler. Karmaşık olmayan kişiliklere sahiptirler ve yumuşak başlıdırlar. Sorunları enine boyuna düşündükleri için yönetim yetenekleri gelişmiştir. İşlerini iyi yaparlar, herkesle iyi geçinirler ve düşmanları yoktur. Bu özellikleri ile işyerlerinde, her işi yapan, koşturan Güçlü Kloriklerin önüne geçmelerine neden olur. İyi bir dinleyici oldukları için çok arkadaşları vardır.

Yukarıdaki özellikler kişilik yapılarının olumlu taraflarıydı. Şimdide bu kişiliklerin olumsuz taraflarının nasıl yok edilebileceğine bakalım…

Abartılmış olumlu özellikler, olumsuzlaşır….

Popüler Optimistler çok renkli kişilikler olmalarına karşın, diğerlerine söz bırakmazlar, gerçeklerden çok uzaklaşırlar (müthiş hayal dünyaları vardır), insanları tekellerine alırlar. Melankoliklerin zekalarına diğerleri hayrandır, ancak buna rağmen abartmaları sıkıntılı ve stresli olmalarına neden olur. Güçlü Klorikin liderlik özelliği ihtiyaç duyulan bir özelliktir. Ancak bunu abartmak Güçlü Klorikin fazlaca denetleyici ve zorba olmasına yol açar. Barışçıl-Soğukkanlılar hiçbir şeyi kafalarına takmadıkları için, sıradan ve kararsız hale gelirler.

Kişiliklerin hepsi kendilerini gerçekçi bir şekilde sınamalı ve geç olmadan bu eksik yönleri bulup gidermeye çalışmalıdır.

Popüler Optimistleri düzene sokmak gerekir. Çok istekli olmalarına rağmen, planın, projenin devamını takip etmezler. İşe başlamak için bir bahaneleri hep vardır ve esas buradan kaybetmeye başlarlar. Kendilerini ciddiye almadıkları için de hataları olabileceğini kabul etmek istemezler.

· Popüler optimistler çok konuşurlar:
- He zaman konuştuğunuzun yarısı kadar konuşun…
- Sıkıntı sinyallerini yakalayın. Etraflarından yavaş yavaş insanların çekildiğini fark etmek zor olsada bunu yapmaları gerekiyor. Diğer kişilikler bunun hep farkındadırlar.
- Yorumlarınızı kısaltın. Bir konuya çözüm getirmek için konuşmayan Popüler Optimisler, yarısını eğlence için söyler. Söylenilecek sözün anlaşılması için ondan önce olmuş tüm olayların anlatılması gerektiğini düşünen Popüler Optimistler, her ayrıntıyı vermediklerinde diğerlerinin üzülmediğini göreceklerdir. Kilit soru şu olmalı. Bir hikaye anlatmaya başlayan Popüler Optimiste herhangi biri “eeee ne oldu hikayenin sonu” demedikçe konuşmaya devam etmemeli….
- Abartmayın, abartılmış hikayeler yalan olur.

· Popüler Optimistler hep kendilerini düşünür:
- Diğerlerine karşı duyarlı olun. Kişilikler içinde diğer insanlara karşı en duyarsız olan bu gruptur. Dinlemeyi ve gözlemlemeyi öğrenmekle işe başlanmalıdır.
- Dinlemeyi öğrenin, sadece konuşmak değil dinlemeyi de bilmek gerekir.

· Popüler Optimistlerin hafızaları gelişmemiştir:
- İsimlere dikkat!!! Popüler Optimistlerin en fazla atladıkları konu budur. Oysa isimlerinin hatırlanması, diğer insanlar üzerinde müthiş bir etki yaratır.
- Not alma alışkanlığı edinin. Popüler Optimistlerin hafızaları gereksiz ya da renkli her türlü bilgiyi tutarken, tarih, yer ve isimler konusunda çok zayıftır. Bu da renkli olaylara daha çok önem vermelerinden kaynaklanır. Not alıp yazma alışkanlığı edinmeleri gerekiyor, ancak yazdıkları bu notları da sağda solda unutmamaları gerekiyor.
- Çocukları unutmayın. Park yerinde, oyun alanında, okulda vs. çocuklarını unutanlar genellikle Popüler Optimistlerdir. Aman bu konuya dikkat….

· Popüler Optimistler vefasız ve ihmalci arkadaşlardır:
- Arkadaşlık faktörünü öğrenin. çok arkadaşları olup, iyi arkadaş olmayan tiplerdir.
- Diğerlerinin ihtiyaçlarına öncelik tanıyın.

· Popüler Optimistler diğerlerinin sözleri keserler ve cevap yetiştirirler:
- Tüm boşlukları doldurmak zorunda değilsiniz. Bu Popüler Optimistler için bir takıntıdır. Diline sahip olup, dudaklarını kıpırdatmamayı öğrenen Popüler Optimistler, etraflarındaki insanların da bir şeyler söylediklerini duyacaklardır. Diğerlerinin sözlerini kesen, onların yerine yanıtlar veren insanlar kaba ve saygısızdırlar. Bir süre sonra kabul görmezler.

· Popüler Optimistler toy ve düzensizdirler:
- Hayatınızı düzene koyun. Bir anlık başarı söz konusuysa bu iş için Popülerler bir numaradır. Ancak yıllar süren planlı bir çalışma söz konusu olduğunda yarı yolda vazgeçerler. Zevk her zaman işten önce gelir. Hemen şimdi, şu an hayatı düzene sokmaya başlamaları gerekir.
- Büyüyün. Asla büyümeyecek tiplerdir. Ancak ortaklardan biri veya her ikisi de büyümeyi reddederlerse o ortaklık yada evlilik gerektiği gibi yürümez.

Melankolikleri neşelendirmek gerekir. Sabit bir fikirleri vardır: Hayatta kimse onlar gibi olamayacaktır. Kesinlikle oyun oynamak istemezler, kendilerini asla rahatlayıp dinlenmeye bırakmazlar.

· Kolaylıkla karamsarlığa kapılırlar:
- Kimsenin kederli insanları sevmediğini hatırlayın…
- Her şeyi dert edinmeyin.
- O kadar kolay kırılmayın.
- Olumlu yönleri görün.
- Kara bulutlardan kurtulun. Nasıl depresyona girilmez öğrenin…

· Melankolikler zayıf kişiliklerdir:
- Güven kaynağını araştırın. Olumsuz eğilimlerle doğdukları için, sosyal durumlarda kendilerini güvensiz hisseden Melankolikler, yargılarını en sert kendilerinde yoğunlaştırırlar. Bu yüzden Popüler Optimistleri çekici bulur ve onlarla evlenirler. Bir toplulukta birkaç çift söz söylemesi istenen Melankolikler bundan çok ürkerler. Zayıflıklarının sebebi genellikle aileden ya da öğretmenlerinden gelen eleştirilerdir. Eleştirilere açık olmak gerekiyor.
- Yapmacık alçakgönüllülüğün belirtilerini yakalayın. “Ne giyeceğimi bilmiyorum. Saçlarımın hali berbat. Ben doğru bir şey yapamıyorum.” Klasik melankolik sözleridir. Övülmeye ihtiyaç duyarlar ama bu fark edilmeyecek kadar zayıf bir histir. Melakoliklerin yaptığı şey, bizleri, daha sonra muhtemelen reddedecekleri bir kompliman yapmaya zorlamaktır.

· Melankolikler oyalanırlar:
- Başlamadan önce doğruları belirleyin. Mükemmeliyetçi oldukları için, sıksık bir projeyi uygulamaya çekinirler, çünkü doğru yapamayacaklarını düşünürler. Bu da diğer kişilikleri zor durumda bırakacaktır.
- Planlamaya fazla zaman harcamayın. Aksi takdirde diğer kişilikler, hiçbir hazırlık yapmadan bazı işlere kalkışacaklar ve ortalığı batırmaya mecbur kalacaklardır.

· Melankolikler diğerlerinden gerçekçi olmayan şeyler isterler:
- Standartlarınızı gevşetin. Standartlarını başkalarına empoze ettiklerinde bu özellik zayıflık halini alacaktır. Örneğin, daima düzenli ve yerli yerinde duran bir sehpa, Popüler Optimist için çekilmez bir hal alabilir, bunu unutmayın.
- Kişiliğinizi anlayabildiğiniz için şükredin. Diğerleri gibi gamsız ve keyifli olmadıkları için, sorunun kendilerinde olduğunu düşünürler. Kişilik özellikleri anlayıp kabul edebilmek, Melankolikler için çok büyük bir artı puandır. Hayatta hiç bir şey mükemmel değildir, öyleyse rahatlayın.

Güçlü Klorikleri yumuşatmak gerekir. Kendileriyle ilgili bir şeyin kötü olmasını düşünemezler bile. Her durumda kazanmaları gerektiğini düşünürler, itibarlarını kaybetmemek için bir yol bulurlar. Hatasız olduklarını düşünmek, Güçlü Kloriklerin vasıflarının başında gelir.

· Güçlü Klorikler, zorlayıcı işçilerdir:
- Rahatlamayı öğrenin. içimizdeki Güçlü Klorik hep hareket etmemizi sağlıyor. Eğer ayağa kalıp yapılacak bir iş varsa sakın oturma. Kalk ve yap!!! Dinlenmek için yatan bir Güçlü Klorikin aklına yapılacak bir iş gelirse, anında yataktan kalkar ve işe koyulur. Kalp krizi riskini taşırlar, bunu bilmeli ve dinlenmeyi öğrenmelidirler. Tembel değillerdir ancak her dakikada çalışmak zorunda değillerdir.
- Rahatlayınca kendinizi suçlu hissetmekten vazgeçin.
- Diğerlerini sıkıştırmaktan vazgeçin. Çalışmak için Güçlü Kloriklere ihtiyaç vardır. Ancak işleri olduğunda ya da bir şeyler üretmek zorunda olduklarında etrafındaki insanların üzerinde nasıl bir baskı oluşturduklarını unutmamalıdırlar.
- Boş vakitleriniz için program yapın. Rahatlayabilir ve kendinizi suçlu hissetmezsiniz.

· Güçlü Klorikler, denetimi ellerinde tutmak isterler:
- Yönetimin diğerlerinde olmasına alışın. Her programı siz yapmak zorunda değilsiniz. Başkalarına da hak vermeyi deneyin.
- “Aptalları” aşağı görmeyin. Güçlü Kloriklerin en dramatik zayıflıklarından biri de kendilerinin doğru, onlar gibi düşünmeyenlerin ise yanlış olduğudur. Kendilerini dünyanın hakimi saydıkları için, aşağıya bakıp “aptallar” derler. Bu baskın davranış, emri altındakiler için psikolojik rahatsızlıklara neden olabilir. Bir güçlü Klorik karakterleri anladığında liderliğini durumlara göre uygulamayı öğrenir.
- İnsanları kullanmayı bırakın. Güçlü Klorikler arkadaşlara sahip olmak ve iş ortaklığı için yönetmeyi bırakmalı ve diğerlerine açık olmayı öğrenmelidirler. Yöneten durumunda olmanın ne kadar sevimsiz olduğunu fark etseler değişmek isteyebilirler. Diğerlerini yönetmekten ve onlara yukardan bakmaktan vazgeçmelidirler.

· Güçlü Klorikler, insanlara nasıl yönetmeleri gerektiğini bilmiyorlar:
- Sabrınızı geliştirin. Doğaları icabı her şeyin kendi istedikleri gibi şimdi yapılmasını isterler ve olumlu olmayan her şeyden hemen uzaklaşmak isterler. Kişilikleri hakkında çalışmanın en büyük yararı, yaratma ve üretme yeteneklerinin kişisel ilişkilerde bir engel olduğunu kavramaları açısından çok önem arz eder. Diğer insanlara karşı yıpratıcı olduklarını anlasalar, davranışlarını değiştirip gerçekten kendilerini zannettikleri gibi önemli liderler haline gelebilirler.
- Sorulana kadar tavsiyelerinizi kendinize saklayın. Her şeyi düzeltmeye eğilimleri olduğu için, herkesi de sundukları çözümleri sevecek problemli insanlar olarak görürler. Kendilerine sorulmamış bile olsa yardıma ihtiyacı olanlara talimatlar verirler. Ama bu her zaman doğru değildir.
- Yaklaşımınızı biraz yumuşatın. Kimse zorba insanları sevmez. Baskıcı insanlar kendilerini diğerlerinin gördükleri gözle görmüyorlar. Kendilerinin yardımcı olduklarını ve diğerlerinin bundan memnun kalacaklarını düşünüyorlar. Akıllarına geleni söyleyen Güçlü Klorikler için işlerin yapılması, insanların duygularından daha önemlidir. Oysa insanlar onların zorba olduklarını düşünüyorlar. Güçlü Klorikler, sadece sözel zorba değillerdir. Evin içine norlar yazıp yapıştırarak talimatlar yağdıran türleri de vardır.
- Tartışmayın ve dert yaratmayın. İhtilafı ve münakaşayı severler ve ister şaka ister ciddi olsun bu tamamen olumsuz bir karakterdir.

· Güçlü Klorikler, doğrudurlar ama popüler değildirler:
- Başkasının haklı olmasına fırsat verin. Her zaman her şartta doğru olurlar ve bunu kanıtlarıyla gözler önüne sürerler. Bu durumda iletişim imkansız bir duruma gelebilir.
- Özür dilemeyi öğrenin. her zaman haklı olduklarını düşündükleri için özür dileyeceklerini düşünmezler bile. Onlar için “üzgünüm” kelimesi bir zayıflıktır. Gerçeklerle yüzleşemezler ve özür dilemezler.
- Bazı hatalarınız olabileceğini kabul edin. Kişilikler hakkında çalışmaktan en karlı çıkacak grup, bu gruptur. Kesin ve çabuk hareketlerinin dinamik gücünü alıp kibir ve sabırsızlıklarını yok edebilirler. Başkalarının daima zayıf olduğunu düşündükleri için, kendilerinin de yanlış yapabileceğini düşünmezler ve bu onların başarılı olmasını önleyen temel nedendir.

Eğer Güçlü Klorikler zayıflıkları olduğunu kabul edip onları ele alsalar, oldukları sandıkları “mükemmel kişi” haline gelebilirler.

Barışçıl Soğukkanlıları motive etmek gerekir. Göze batmayan güçlü yönlere sahip oldukları için zayıflıkları da cılızdır. Zayıf ve güçlü yönlerini saklı tutarlar. Genellikle uyudukları için iletişim kurmak da zordur. En güçlü yönleri aşikar zayıflıklarının olmamasıdır, çarklarını sessizce çevirirler. Heyecanlanmadan dururlar, sessizce endişelenirler ve yorum yapmazlar.

· Barışçıl Soğukkanlılar etkileyici değillerdir: Coşkun olmaya çalışın. En can sıkıcı zayıflıkları hiçbir şeyden etkilenmemeleridir. Dinamik planlardan etkilenmeyen bir eşe sahip olmak çok can sıkıcıdır. Güçlü Klorik kadınlar, Barışçıl Soğukkanlılardan etkilenirler, sakinlikleri ve çekiciliklerini bir şekilde yansıtan soğukkanlı bir bağımsızlıkları vardır. Güçlü klorik erkekler de, Barışçıl soğukkanlı kadınları yumuşak ve tatlı huylu oldukları ve acımasız dünyaya karşı korumaya ihtiyaçları oldukları için tercih ederler. Ancak barışçıl Soğukkanlıların heyecanlanmaya ihtiyaçları vardır.

· Barışçıl Soğukkanlılar değişmeyi reddederler: Yeni bir şeyler deneyin. Hiçbir katılıma ve faaliyete gereksinim duymazlar ve kimsenin de duymadığını düşünürler.

· Barışçıl Soğukkanlılar tembel görünürler:
- Hayatınız için sorumluluklar alın. Tembelliği en fazla abartan grup bunlardır, işleri erteleyerek kurtulacaklarını düşünürler. Eğer işi yapmayacaksanız en azından onlara tavsiyeler vermeyecek kadar zekanızı kullanın.
- Bugünün işini yarına bırakmayın. Barışçıl Soğukkanlılar ve Melankolikler hep iş erteleyenlerdir, ancak farklı sebeplerle. Melankolikler yeterli ekipman olmadan işe başlayamayacaklarını düşünürken, Barışçıl Soğukkanlılar işi yapmak istemiyorlardır.
- Kendinizi güdüleyin. Barışçıl Soğukkanlılar doğru güdülenmeye ihtiyaç duydukları halde iteklenmekten hoşlanmazlar. Güçlü Klorik eşleri, onlara ne yapması gerektiğini söylediği için bir çok evde gerginlikler olur. Eğer gerekli işlere kendinizi güdüleyemezseniz, kılıbıklığı hak ediyorsunuz demektir.

· Barışçıl Soğukkanlıların istekleri güçlü ama sessizdir: Duygularınızı iletmeyi öğrenin. eşleri sinir krizi geçiriyor ya da intiharın eşiğine gelmiş bile olsa, Barışçıl Soğukkanlılar sorunun ne olduğunu bile bilmezler. Onlar masumdurlar ve iletişim kurmazlar. Evdeki kadın onu terk etmeye karar verdiğinde bile konuyu açmazlar, toplanıp giderler. Barışçıl Soğukkanlılar ağızlarını sıkı tutarak çoğu zaman dertten uzak dururlar ama duygularını saklayıp diğer insanlarla iletişim kurmamaları pek güzel ilişkiyi kaçırmalarına sebep olur.

· Barışçıl Soğukkanlılar kararsız görünürler:
- Karar vermeyi öğrenin. En büyük hataları karar verme özelliğinden yoksun oldukları izlenimini yaratmalarıdır. Klasik cevapları “farketmez”dir. Makul olduğunu düşündüğü için de Güçlü Klorikin kahvenin suyunu neden başından aşağı boca etmek istediğini anlayamaz. Barışçıl Soğukkanlılar karar vermeyi ve sorumluluk almayı öğrenmek zorundadırlar. Karar verip ayakta kalabildiklerinde herkes çok sevinecektir.
- Hayır demeyi öğrenin. Güçlü yanlarının arasında yardım etmeleri ve arkadaş canlısı olmaları vardır. Hayır diyemezler. En az kırıcı özelliklere sahip olan Barışçıl Soğukkanlılar, eğer isterlerse, bunları değiştirebilirler. İyi bir şekilde güdülenirlerse bir hafta içinde bir çok şeyden heyecan duyabilirler, bu da onlarla birlikte yaşayan ya da çalışan kişileri mutlu eder. Ama bunun ilişkilerini nasıl olumlu etkilediğini görmeleri gerekir.

Popüler Optimistler- Melankolikler. Bu iki karakterin ortak bir özelliği ikisinin de çok duygusal olmalarıdır. Tek fark Popüler Optimistler bir dakika içinde inişli-çıkışlı olurken, Melankolikler bir ay içinde inişli-çıkışlı olurlar. Aslında, Melankolikler, Popüler Optimistlerin bazı günlük iniş çıkışlarını azaltabilir ve Popüler Optimistler de daha iyi bir planlama ve hassasiyetle Melankoliklerin asabi halini önleyebilirler.

Güçlü Klorik-Barışçıl Soğukkanlı. Güçlü Klorikler direkt, açık insanlardır ve tek bir şeyi kabul edebilir: İş onun tarzıyla yapılacak, HEMEN!!! Barışçıl Soğukkanlılar ise kayıtsız, kolay adapte olur insanlardır. Münakaşayı ve karışıklığı önlemekten başka bir şey istemezler. Güçlü Klorikler her zaman dinamik ve hareketlidir, Barışçıl Soğukkanlılar ise durgun ve sakin.

Derin Melankolikler uçarı Popüler Optimistleri etkilerler, dışa dönük Popüler Optimistler kendilerini geri çeken Melankolikleri etkilerler. Lider Güçlü Klorikler kendilerini izleyen Barışçıl Soğukkanlıları severler ve kararsız Barışçıl Soğukkanlılar kendileri için karar verecek birilerini ararlar.

Kitabın devam eden kısmında burada bahsi geçen kişilerin harmanından bahsediliyor. Yani bir kişi hem Popüler Optimist hem de Güçlü Klorik olabilirken, hem melankolik hem de Barışçıl Soğukkanlı olabilir deniliyor.

Her karakterin olumlu olduğu kadar olumsuz özelliklerid e var. Önemli olan olumsuzlukları ortadan kaldırabilmek. Bu mümkün mü? Elbette mümkün. Öncelikle gerekli kişilik analiz yapıp zayıf noktaları belirlemek ve bunları düzeltmeye çalışmak esas olmalı.

El altında bulunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Zevkle okuyacağınıza eminim…
 

Haberler