kimiz ki biz?

Bizler, aslında sizlerden biriyiz. Hepimiz kendi hayat hikayemizin kahramanlarıyız. Başrolde kalabilmek için elimizden geleni yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz. Hepimiz birer abanoz ağacıyız. Kökleri toprağa sımsıkı sarılmış, masmavi gökyüzüne dallarını uzatmış birer hayat ağacıyız. Bu hayat ağacı ormanında sizlerinde daima gökyüzüne uzanan şanslı ağaçlar olmanızı dileriz.

söz uçar, yazı kalır

Yeryüzündeki her ağacın bir hikayesi vardır. Bu blogda yer alan her abanozunda öyle.. Abanozlar kendi hayat hikayelerini yazarlar. Kök saldığımızı sandığımız bu güzel ormandan ayrılmadan önce, ruhumuzu verdiğimiz her bir abanoz ağacının anlatacak çok hikayesi olacak. Bizi takip etmeye devam edin.

Sabahların anlamı....

Öğleden sonra yağmaya başladı kar Ankaraya dün.Ve garip bir heyecan sardı tüm yüreğimi.Sebepsiz ve nedensiz...Size de olur mu bilmem,zaman zaman durduk yere yüreğim pır pır eder benim.Anlam veremedim yıllarca neden olduğuna,şaşırdım hep.Kendimi daha iyi tanımladığım ikinci bahar döneminde,çözmeye başlıyorum olayı artık...Adı coşku.Adı hayatı sevmek...Olan biten herşeye rağmen,hayat devam ediyor.Her sabah yeniden doğuyor güneş,mutsuzluklara ve olumsuzluklara inat dans ediyor bulutlar gökyüzünde,güvercinler yine balkonumun pervazlarına konup ekmek kırıntılarını paylaşma kavgasına düşüyor,yine akşam oluyor,dolunay parlaklığını örtmeye çalışan bulutların arasından yine olağanüstü bir çabayla kendisini gösteriyor,gece ve insan yine birbiriyle kavga ediyor,hüzünleniyor,düşünüyor...Kimimiz sıcak yataklarımızda huzurlu,kimimiz dışarılarda kendini unutmaya çalışıyor, ve insanoğlunun hayatla mücadelesi hiç bitmeyecekmiş gibi,her sabah yeniden baslıyor....

Güne erken başlamayı sevenlerdenim ben.Sabaha mutlu bir ''günaydın'', sıcak bir kahveyle başlayanlardan hani. Gece kuşları, güne asık suratla başlayanlar,mutsuzlukla mutlu olan insanların aksine bu erken sabahlar bana hala nefes alabildiğim için şükretmeyi,hayat devam ettiği sürece bir umut olduğunu anımsatıyor.Söyleyecek çok fazla birşey yok aslında....kelimelerim yok,kendimi hayata ve insanlara ispat etme lüksüm yok,sabah oluyor ve ben kendimi ona teslim ediyorum....

Tek çocuk sendromumudur bu,bilemiyorum...Küçük bir kızken,annem ve babam sabah evden ayrıldıklarında içimi hüzünlü bir mutluluk kaplardı.Mutluluğun hüznü olur mu hiç demeyin.Oluyor.Yine ben ve sabah güneşi biraradayız derdim...Güneşe büyük bir çabayla,gözlerim acıyana dek,artık göremeyene dek bakardım...Küçük kız çocuğunun güneşi fethetme,orada birşeyler keşfetme çabasıydı bu....Karanlığı ise hiç sevmedim,sevemedim...Zaman zaman ellerimle gözlerimi sımsıkı kapatır, karanlığın ne olduğunu anlamaya çalışırdım.Gözlerimin dünyanın güzeliklerini,sabahların anlamını hiç bilemediğini varsayarak....Bunu yaptığımda sadece 10 yaşında olduğumu hatırlıyorum.Ve o yaştan beri gözlerim dünya güzelliklerini gördüğü için,mutlu sabahlara uyandığım için,hayatı sevdiğim için ne kadar şanslı olduğumu farkettim.....

Artık 10 yaşında değilim.Zaman zaman direncimin kırıldığı,kendimi mutsuz hissettiğim zamanlar olsa da,bunun kendimle alakalı olmadığını biliyorum.Kendi yarattığım dünya pembe benim.Dışarıdaki dünyanın tüm sevimsizliği,karanlığı ve kötülüklerine inat....Ve artık dünyamı kimsenin anlamasını sağlamaya çalışmıyorum. Beni anlayanlarla birlikte yolu yürüyorum.Yarı yolda hayatıma eşlik edip,anlamaya dinlemeye çalışmadan bırakıp giden insanlardan çok daha fazla bir kalabalık var yanımda....Hala birlikte yürüdüğümüz dostlar...Ruhunuzu emen,sizi çıkarları için kullanan,saygısız,iki yüzlü,gaddar ve acımasız insanlardan kendinizi arındırdığınızda tertemiz hissediyorsunuz.Tüm bunları keşfetmek için bu yaşa gelmek gerekiyormuş demek ki...

Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama, nefes alabilmenin,şükretmenin,bir sıcak kahveden keyif almanın,ruh vampirlerinden uzak durmanın,dost biriktirmenin,aile kavramının,insan olmanın mutlulukla kesinlikle bir ilgisi olmalı diyorum şaire ilaveten ben de....Ne olursanız,nerede olursanız olun güneşi ve günü keyifle karşılamayı,her gün kendinize ve sevdiklerinize günaydın demeyi,huzur ve inancın yaşamınıza katkılarını asla gözardı etmeyin. Unutmayın ki mutluluk beynin değil,ruhun fonksiyonudur.Nice mutlu sabahlara....:)

0 yorum:

Yorum Gönder



 

Haberler